KÜL SERAMİK
Ürün Adı:
Ying Yang Dekoratif Tabak - “İnsanlar
her zaman üretir. Ya bir çözüm ya da bir bahane.”
Açıklama:
Uzak Doğu felsefesinin sembolü Ying
Yang’tan ilham alınarak tasarlanan bu dekoratif tabak, siyah ve beyazın zarif
dengesiyle yaşamın karşıtlıklarını temsil ediyor. "Denge, hayatın en
sessiz öğretmenidir." anlayışıyla üretilen bu eser; sadelik, uyum ve
estetiği bir araya getiriyor.
Ürün Özellikleri:
-Malzeme: El yapımı seramik tabak üzerinde siyah
beyaz akrilik boya.
-Ağırlık: 970 ±100 gram.
-Boyut: 29 cm çap, 3 cm yükseklik.
-Renk: Siyah beyaz akrilik boya.
-Kullanım Alanı: Salon, ofis, kitaplık veya
vitrin dekorasyonu için ideal.
Hikayesi:
Ying Yang, gece ile gündüzün, iyi ile kötü’nün, eril ile dişil’in
birbirini tamamlayan doğasını anlatır. Bu tabak, yalnızca bir obje değil; aynı
zamanda varoluşun ikiliğini hatırlatan bir simgedir. El boyaması detaylarıyla
her bir ürün, kendi içinde benzersiz bir denge taşır.
Bakım Talimatları:
Doğrudan suyla temas ettirmeyin. Sadece
dekoratif amaçlıdır, yiyecek servisi için önerilmez. Güneş ışığından uzak
tutulması uzun ömürlü kullanım sağlar. Nemli bir bez ile silinmesi yeterlidir.
Paketleme ve Kargo:
-Ambalaj: Çevre dostu, %80 geri
dönüştürülebilir ambalaj kullanıyoruz.
-Kargo: Siparişiniz 10-14 iş günü içinde kargoya
verilir.
-İade: 30 gün koşulsuz iade garantisi ile
güvenle alışveriş yapabilirsiniz.
İletişim:
Her çizgisi bir denge, her mesajınız bir
kıymet. Yoğun atölye sürecimde size kısa sürede dönüş yapmaya gayret ederim.
Teşekkürler
Özel Siparişler:
Kendi renk dengenizi mi oluşturmak
istiyorsunuz? Siyah-beyaz dışında farklı kontrastlarla kişiye özel tabak
üretimi için iletişime geçebilirsiniz.
İsterseniz:
Bu anlamlı Ying Yang dekoratif tabağı hemen
sepetine ekle ve yaşam alanına felsefi bir dokunuş kat!
Kafesin demir çubukları
arasından sızan güneş, beş maymunun tüylerinde titreyen su damlalarını
aydınlatıyordu. Ortada duran merdivenin tepesinde, iple sallanan bir salkım
muz, onları alay edercesine bakıyordu. Ama hiçbiri
artık ona dokunmaya cesaret edemiyordu.
Deney başladığında, her maymun açlığın verdiği içgüdüyle merdivene tırmanmış, muzlara uzandığı anda buz gibi bir suyun altında kalmıştı.
İkinci, üçüncü, beşinci deneme… Hepsi aynı acı sonu verdi: Şiddetli bir ürperti ve derin bir çaresizlik.
Zamanla,
muzlara her hamle yapana, diğerleri çığlıklarla müdahale etmeye başladı. Artık suya gerek yoktu—cezayı kendi aralarında uyguluyorlardı.
İlk maymun
değiştirildiğinde, yeni gelen, henüz "yasak"ın
sebebini bilmiyordu. Merdivene atıldığı anda, diğer dört
maymun çılgınca üzerine çullandı. Tırnaklar,
dişler, çığlıklar… Yeni gelen, sebebini anlamadan kan revan içinde kaldı.
İkinci yeni
maymun geldiğinde, en şiddetli darbeyi ilk gelen
yeni maymun indirdi. O da nedenini bilmiyordu.
Sadece "merdiven = dayak" denklemini
kabullenmişti.
Üçüncü, dördüncü, beşinci…
Sonunda kafeste hiç ıslanmamış maymun
kalmadı. Ama yine de hiçbiri muzlara yaklaşmıyordu. Çünkü kurallar artık içlerine işlemişti.
Tepedeki muzlar çürümeye
başladığında, maymunlar açlıktan halsiz düşmüştü. Ama en trajik olan şey:
Hiçbiri, "Neden?" diye sormuyordu.
Islanmamış
olsalar bile, "Bu böyle gelmiş, böyle
gider" diyen bir kuşak yaratılmıştı. Belki de en
acımasız ceza, düşünmenin bile yasaklanmasıydı.