KÜL SERAMİK
Ürün Adı:
Altın Varaklı Dekoratif Tabak - “İleriye
zıplamak için bazen birkaç adım geri atman gerekebilir.”
Açıklama:
Altın varak dokunuşlarıyla
zenginleştirilmiş, paslı yüzey efektiyle yaşanmışlık hissi veren bu el yapımı
tabak, geçmişin ihtişamını bugüne taşıyor. “Eskimişlik değil, zamana direnen
bir asalet.” anlayışıyla tasarlanan bu eser, mekânınıza hem estetik hem de
duygusal bir derinlik katıyor.
Ürün Özellikleri:
-Malzeme: El yapımı stonware seramik tabak üzerinde siyah akrilik boya ve altın varak tekniği.
-Ağırlık: 800 ± 100 gram.
-Boyut: 23 cm çap, 9 cm yükseklik.
-Renk: Siyah akrilik boya ve altın varak
tekniği.
-Kullanım Alanı: Salon, ofis, kitaplık veya
vitrin dekorasyonu için ideal.
Hikayesi:
Bu tabak, zamanla güzelleşen objelere duyulan hayranlıkla üretildi.
Oymalı desenleri, geçmiş medeniyetlerin izlerini taşırken, pas efekti ve altın
varak birleşimi onu çağdaş bir sanat objesine dönüştürüyor.
Bakım Talimatları:
Doğrudan suyla temas ettirmeyin. Sadece
dekoratif amaçlıdır, yiyecek servisi için önerilmez. Güneş ışığından uzak
tutulması uzun ömürlü kullanım sağlar. Nemli bir bez ile silinmesi yeterlidir.
Paketleme ve Kargo:
-Ambalaj: Çevre dostu, %80 geri
dönüştürülebilir ambalaj kullanıyoruz.
-Kargo: Siparişiniz 10-14 iş günü içinde kargoya
verilir.
-İade: 30 gün koşulsuz iade garantisi ile
güvenle alışveriş yapabilirsiniz.
İletişim:
Her ürün, elde şekillenen bir süreçtir.
Sorularınızı mutlaka yanıtlayacağım. İlginiz ve sabrınız için teşekkür ederim.
Özel Siparişler:
Benzer
tarzda ancak size özgü renk ve desenler mi istersiniz? Özel tasarımlar için
bizimle iletişime geçebilirsiniz.
İsterseniz:
Bu zarif ve karakterli Paslı Oymalı Tabak’ı
hemen sepetinize ekleyin, evinizin en özel köşesinde ona yer açın.
Soğuk bir kış akşamıydı.
Fareler, insanların terk ettiği bir tahıl ambarının kuytu köşesinde gizlice
toplanmışlardı. Hepsinin gözlerinde aynı korku, dudaklarında aynı şikayet
vardı: O kedi. Beyaz patileriyle
sessiz adımlar atan, gözleri karanlıkta iki zehirli yeşil nokta gibi parlayan o
acımasız avcı, nüfuslarını teker teker eritiyordu. Artık bir şey yapmalıydılar.
Topluluğun en
cesuru olan gri fare öne atıldı:
"Bir tuzak kurup onu
öldürelim!"
Ancak dişleri tir tir titreyen yaşlı bir fare itiraz etti:
"Daha geçen hafta komşu
koloniden iki fare denedi bunu… Kedi, tuzaktaki peyniri almadan onları
yakaladı."
Bu kez uzun
bıyıklı bir bilge fare önerdi:
"O zaman ambarı terk
edip nehir kenarına göç edelim!"
Genç bir dişi fare hıçkırarak araya girdi:
"Oralarda da baykuşlar
var! En azından bu kedinin sesini duyunca saklanabiliyoruz."
Derken,
sırtında bir yara izi taşıyan genç bir fare ayağa kalktı. Sesi, umutsuzluğun
ortasında bir çakmak çakımı gibi çıktı:
"Peki ya kedinin
boynuna bir çan asarsak? Artık nerede olduğunu hep bileceğiz!"
Topluluk bir
anda coşkuyla sarıldı bu fikre. Minik patiler yere vuruluyor, sevinç çığlıkları
duvarlarda yankılanıyordu. Zafer nihayet yakındı!
Tam o sırada,
toplantının en arkasında, tüyleri ağarmış bir fare gölgelerden çıktı. Yılların
yorgunluğu sırtında, bilgeliği ise gözlerinin derinliğindeydi. Alkışlar yavaş
yavaş kesildi. Yaşlı fare, gençlere şöyle bir baktı ve yavaşça konuştu:
"Bu plan gerçekten
dahice… Tek bir sorun var: Aramızdan hangimiz, o korkunç kedinin boynuna o çanı
asacak?"
Bir anda
ambarı ölü bir sessizlik kapladı.
Rüzgar bile dışarıdaki kuru dallara vurmayı unutmuştu. O geceden sonra fareler,
kedinin çanını asmayı hiç denemediler. Çünkü bazı parlak fikirler, cesaretle buluşmadıkça sadece bir hayalden
ibarettir.