KÜL SERAMİK
Ürün Adı:
Güllü Desenli Dekoratif Tabak - “Sessizce
çalış. Bırak başarın herkesi uyandırsın”
Açıklama:
Derin okyanuslardan ilham alan bu seramik
tabak, denizin huzur veren dalgalarını yaşam alanınıza taşıyor. Seramik sır
kaplama yüzeyiyle ışığı zarifçe yansıtan bu obje, “Ruh, bazen bir dalga gibi
özgür olmak ister.” düşüncesiyle şekillendi. Deniz tutkunlarına özel bir sanat
eseri.
Ürün Özellikleri:
-Malzeme: Sır kaplı el yapımı seramik tabak üzerinde
siyah beyaz deniz canlıları.
-Ağırlık: 490 ±50 gram
-Boyut: 23 cm çap, 2,5 cm yükseklik.
-Renk: akrilik boya.
-Kullanım Alanı: Mutfak, salon, ofis, kitaplık veya
vitrin dekorasyonu için ideal.
Hikayesi:
Bu tabak, kıyıya vuran bir dalga gibi; özgürlüğü, huzuru ve doğanın
dinginliğini simgeler. Seramik sır kaplaması sayesinde her parça ışıkla dans
eder, denizin hareketini yansıtır. El işçiliğiyle üretilmiş olması, her tabağı
kendine özgü bir sanat eseri haline getirir.
Bakım Talimatları:
Elde veya makina da yıkanabilir. Dekoratif
amaçlı olduğu kadar yiyecek servisi için de kullanabilirsiniz.
Paketleme ve Kargo:
-Ambalaj: Çevre dostu, %80 geri
dönüştürülebilir ambalaj kullanıyoruz.
-Kargo: Siparişiniz 10-14 iş günü içinde kargoya
verilir.
-İade: 30 gün koşulsuz iade garantisi ile
güvenle alışveriş yapabilirsiniz.
İletişim:
Deniz bazen fırtınalı olur, bazen durgun.
Ama mesajlarınız hep limanım. En kısa sürede dönüş yapacağım. Teşekkür ederim!
Özel Siparişler:
Deniz sizin için başka bir renkte mi?
İstediğiniz ton ve sır efektlerinde özel tasarım için iletişime geçebilirsiniz.
İsterseniz:
Denizin ruhunu yaşam alanına davet etmek için
bu eşsiz tabağı sepetine ekleyebilirsin!
Geçmiş vakitlerin birinde alimin biri, boğazın öbür
yakasına geçmek için bir sandalcının yanına gelerek ona sorar:
- Karşıya geçirmek için ne kadar para alıyorsun?
- Garşuya bir liraya geçürüm efendü.
Alim, sandalcının bu bozuk Türkçe ile verdiği cevabı
beğenmez.
- Bu ne biçim konuşma böyle? Yoksa sen dilbilgisi
bilmiyor musun?
- Yok ağam, güççükken haytalık ettük, okuyamaduk!
- Tüh, yazık sana! Desene gitti hayatın dörtte biri!
Bir müddet gittikten sonra dil alimi tekrar sorar:
- Allah bilir şimdi sen, matematik de bilmezsin!
- Yok beğüm! Onu da bilmem! Dedik ya, güççükken
haylazluktan okula gidemedük!
- Tüh yazık, yazık! Hayatının dörtte biri daha boşa
gitti!
Bir müddet daha yol aldıktan sonra alim, tekrar sorar:
- Sakın fizik ve kimya okumadIm deme!
- Belki hayatımın dörtte birü daha boşa getti; ama o
dediklerini de bilmem efendü, vaktinde öğrenemedük işte!
- İyi de sandalcı! Dilbilgisi bilmezsin; matematik, fizik
ve kimya da bilmezsin; sen ne diye yaşarsın?
Bu arada hava bozulmaktadır. Sandalcı büyük bir
fırtınanın geleceğini anlar. Alime sorar:
- Efendü, yüzme bilüsünüz deel mi?
Dil alimi, sandalcının bu sorusundan endişeye düşer, bir
korkudur başlar. Sandalcıya yalvaran gözlerle cevap verir:
- Sandalcı ağa! Ben yüzme bilmiyorum! Çocukluktan beri o
ilmi öğren, bu ilmi öğren derken yüzme öğrenmeye fırsat bulamadım.
- Aha! N’apcan şimdi! Şimdiden başla dua etmeye! Çünkü
gittü hayatunun dörtte dördü!
"Bildikleriyle övünen insan, bilmediklerinden dolayı
dövünmeyi de hak eder."