KÜL SERAMİK
Ürün Adı:
Kırmızı Gelincik Dekoratif Tabak - “Aradığın
şey, seni arayandır.”
Açıklama:
Doğanın en narin çiçeklerinden ilham alan
bu kırmızı gelincik tabak, sade bir yüzey üzerinde güçlü bir duyguyu temsil
ediyor. "Kırılganlık, gerçek gücün zarif maskesidir." düşüncesiyle
şekillenen bu eser, bulunduğu ortama hem romantik hem de anlamlı bir ifade
katıyor.
Ürün Özellikleri:
-Malzeme: El yapımı seramik tabak üzerinde kırmızı,
siyah akrilik boya ve altın yaldız uygulaması.
-Ağırlık: 950 ± 100 gram.
-Boyut: 27 cm çap, 3 cm yükseklik.
-Renk: Kırmızı, siyah akrilik boya ve
altın yaldız uygulaması.
-Kullanım Alanı: Salon, ofis, kitaplık veya
vitrin dekorasyonu için ideal.
Hikayesi:
Gelincik çiçeği, hem zarafetin hem de kısa ama etkileyici bir yaşamın
sembolüdür. Bu tabak, kırmızı gelinciklerin sade bir zemin üzerindeki canlı
dansını yansıtıyor. Her fırça darbesiyle doğanın içsel şiiri seramiğe işlenmiş.
Otantik tarzda ama duygu yüklü bir obje arayanlar için birebir.
Bakım Talimatları:
Doğrudan suyla temas ettirmeyin. Sadece
dekoratif amaçlıdır, yiyecek servisi için önerilmez. Güneş ışığından uzak
tutulması uzun ömürlü kullanım sağlar. Nemli bir bez ile silinmesi yeterlidir.
Paketleme ve Kargo:
-Ambalaj: Çevre dostu, %80 geri
dönüştürülebilir ambalaj kullanıyoruz.
-Kargo: Siparişiniz 10-14 iş günü içinde kargoya
verilir.
-İade: 30 gün koşulsuz iade garantisi ile
güvenle alışveriş yapabilirsiniz.
İletişim:
Her parça ellerimden geçerek hayat buluyor.
Bu yüzden mesajlara biraz gecikmeli dönebilirim ama her zaman ulaşabilirsiniz.
Özel Siparişler:
Gelincik dışında başka çiçekler ya da özel
bir renk paletiyle kendi tabağınızı tasarlamak ister misiniz? Özel siparişler
için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
İsterseniz:
Kırmızı gelinciğin naif ve güçlü enerjisini
yaşam alanına taşımak için şimdi sepetine ekleyebilirsin!
Zamanın birinde bir kasabada yaşayan dünyalar güzeli bir
kız varmış. Bu kız öyle güzelmiş ki çok uzak şehirlerden ve ülkelerden çok
zengin,
çok yakısıklı, asil pek çok delikanlı onu görmeye
gelirmiş. Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi nice şövalyeyi reddeden güzel
kız kimseleri beğenmezmiş.
Bu arada aynı kasabada yasayan ve bu kıza aşık olan genç bir delikanlı da bu kızı istemiş. Ama kız onu da reddetmiş.
Aradan uzun yıllar geçmiş. Bizim delikanlı kasabadan ayrılmış. Kendine başka bir hayat kurmuş ve evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış.
Bir gün yolu bir zamanlar yaşadığı güzel, küçük kasabaya düşmüş. Orada tanıdık birine rastladığında aklına bir zamanlar orada yaşayan dünyalar güzeli kız gelmiş ve ona ne olduğunu sormuş. Yaşlı adam önünde gül bahçesi olan bir evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş.
Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmiş olan kızın
kocasını pek merak etmiş. Bir gün gizlenip kocasını evden çıkarken görmüş.
Kızın kocası şişman ,kel ve çirkin mi çirkin bir
adammış. Üstelik zengin bile değilmiş. Çok merak eden adam kocası gittikten sonra
evin kapısını çalmış.
Kız kapıyı açınca kendini tanıtmış ve neden böyle bir adamla evlenmiş olduğunu sormuş.
Kız da ona arkasındaki gül bahçesinden en güzel gülü koparıp getirirse cevabı vereceğini bu arada tek şartının bahçede ilerlerken geriye dönmemesi olduğunu söylemiş.
Adam da bunun üzerine yüzlerce güzel gülün olduğu bahçede ilerlemeye başlamış.
Birden çok güzel sarı bir gül görmüş. Tam ona doğru eğilirken biraz ilerde kocaman pembe bir gül gözüne çarpmış. Tam ona uzanırken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası görmüş.
Derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş ve
mecburen oradaki bir gülü koparıp kıza götürmüş.
Bahçenin en güzel gülünü getirmesini beklerken kız bir de ne görsün yaprakları solmuş cılız bir gül. Bunun üzerine adama dönen kız şöyle demiş; "Bak gördün mü? Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın.
Bu yüzden gençlik gitmeden elindekiyle yetinebilmeyi
öğrenmek gerekir."