KÜL SERAMİK
Ürün Adı:
Melek Anne Kız Biblo Dekoratif Obje -
"Başarı, her düşüşten sonra ayağa kalkabilmektir.”
Açıklama:
Anne ile kız arasındaki benzersiz bağı ve
koşulsuz sevgiyi yansıtan bu el yapımı akrilik boyalı dekoratif biblo, bir
melek figürüyle taçlandırılmış. Zarif çizgileri ve duygusal anlatımıyla “Sevgi,
kanatsız meleklerin dilidir.” sözünü adeta somutlaştırıyor. Bu özel parça; anne
sevgisini, şefkati ve koruyuculuğu mekânınıza taşıyor.
Ürün Özellikleri:
-Malzeme: PES obje üzerine açık pastel tonlarda
akrilik boya uygulaması.
-Ağırlık: 2.660 gram. Anne
1.490 gram. Kız
-Boyut: 8 cm en, 18 cm boy, 28 cm
yükseklik. Anne
7 cm en, 11 cm boy, 21 cm
yükseklik. Kız
-Renk: Beyaz, krem, kahverengi akrilik boya.
-Kullanım Alanı: Salon, ofis, kitaplık veya
vitrin dekorasyonu için ideal.
-Bakım: Nemli bir bezle temizlenebilir,
direkt güneş ışığından koruyun.
Hikayesi:
Bu özel biblo, bir annenin koruyucu kanatları altındaki çocuk sevgisini
simgeliyor. Heykelin duruşu ve yüz hatlarındaki yumuşaklık, hem huzuru hem de
güçlü duygusal bir bağı ifade ediyor. Anne ve kız figürleri arasında görünmeyen
ama hissedilen bir bağ, biblonun her ayrıntısında gözlemlenebilir.
Bakım Talimatları:
Ürününüzün uzun ömürlü olması için nazikçe
nemli bir bezle temizleyin ve sert kimyasallardan kaçının.
Paketleme ve Kargo:
-Ambalaj: Çevre dostu, %80 geri
dönüştürülebilir ambalaj kullanıyoruz.
-Kargo: Siparişiniz 10-14 iş günü içinde
kargoya verilir.
-İade: 30 gün koşulsuz iade garantisi ile
güvenle alışveriş yapabilirsiniz.
İletişim:
Bazen ellerim çamura ya da boyaya bulanmış,
yeni eserler üretmekle meşgul oluyor. Mesajlarınıza en kısa
sürede döneceğim. Sabrınız için... Teşekkürler!
Özel Siparişler:
Bu sıcak bağa kendi yorumunu katmak ister
misin? Farklı renkler ya da detaylar için bizimle iletişime geç, birlikte
tasarlayalım.
İsterseniz:
Bu anlam dolu Melek Anne-Kız Biblo’yu şimdi
sepetine ekleyerek sevdiklerine sevginin en zarif halini hediye edebilirsin.
Baharın
ilk ışıkları, köyün dışındaki geniş çayırları usulca uyandırıyordu. On
yaşındaki Ayça, her ilkbahar olduğu gibi, sekropia güvelerinin gizemli
dünyasına dalmıştı. Ormanın kenarında, ağaç dallarına asılı kozaları topluyor,
onları evlerinin verandasında küçük bir kutuda saklıyordu. Bahar gelip hava
ısınınca, kozaların içindeki mucizeyi izlemek için sabırsızlanıyordu. Güvelerin
kozadan çıkış anı, onun için hem büyüleyici hem de sırlarla dolu bir ritüeldi.
Ayça, bir
sabah yine kutusunun başında, bir sekropia güvesinin kozadan çıkmasını
izliyordu. Küçük yaratık, ipeksi hapishanesinden kurtulmak için çırpınıyor,
minik bedenini zorlayarak ince ipleri yırtmaya çalışıyordu. Her çırpınışta koza
hafifçe sallanıyor, ama güve bir türlü özgürlüğüne kavuşamıyordu. Ayça'nın
kalbi, bu çabayı izlerken sızladı. Güve’nin çaresiz gibi görünen mücadelesi,
onda derin bir acıma hissi uyandırdı. “Ne kadar zorlanıyor,” diye düşündü,
“Belki ona yardım etmeliyim.”
O sırada annesi, verandaya çıktı. Ayça'nın dalgın bakışlarını fark etti ve yanına oturdu.
“Ne yapıyorsun, kızım?” diye sordu. Ayça, üzgün bir sesle,
“Bu güve çok zorlanıyor, anne. Çıkamıyor gibi,” dedi.
Annesi, gülümseyerek kozaya baktı ve
“İstersen ona yardım edelim,” önerdi. Ayça'nın gözleri parladı. Annesi, küçük
bir makas aldı ve kozanın ipeğini dikkatlice kesti. Güve, çırpınmadan kolayca
dışarı çıktı, ama bir şey tuhaftı. Kanatları zayıf ve buruşuktu; hareketleri
halsizdi. Ayça, sevinçle annesine bakarken, güve birkaç dakika içinde
hareketsiz kaldı. Ölmüştü.
Ayça, şaşkınlık ve üzüntüyle annesine döndü.
“Neden öldü, anne? Ona yardım ettik!”
Annesi, kızının omzuna elini koydu ve sakin bir sesle anlatmaya başladı:
“Kızım, sekropia güvesi kozadan çıkarken o çırpınışları boşuna yapmaz. O
mücadele, onun vücudundaki zehri dışarı atmasını sağlar. Aynı zamanda,
kanatlarını ve kaslarını güçlendirir. Eğer bu çabayı göstermezse, zehir içinde
kalır ve kanatları uçacak kadar gelişmez. Biz ona yardım ettiğimizi sandık, ama
aslında hayatta kalması için mücadeleyi elinden aldık.”
Ayça, annesinin sözlerini düşünürken, çayırdaki rüzgârın hafif uğultusunu dinledi.
Annesi devam etti:
“Hayat da böyledir. İnsanlar, zorluklarla karşılaştıklarında güçlenir.
Engeller, bizi daha dayanıklı, daha iradeli yapar. Eğer her istediğimize
kolayca ulaşırsak, karakterimiz zayıf kalır. Tıpkı bu güve gibi, içimizde bir
şey ölür; o da mücadeleyle kazanılan olgunluk. Zorluklar, bizi biz yapan ipek
iplerdir. Onları kesmek yerine, sabırla yırtmayı öğrenmeliyiz.”