KÜL SERAMİK
Ürün Adı:
Deniz Kabuğu Dekoratif Tabak - “Rotası
olmayan gemiye hiçbir rüzgâr fayda etmez.”
Açıklama:
Deniz kabuklarının doğallığından ilham
alınarak tasarlanan bu el yapımı seramik tabak, yüzeyindeki özel doku ve deseni
ile deniz kıyısında yürürken rastlanan o eşsiz güzelliği evinize taşıyor.
“Doğanın dokunuşu, sanatla buluştu.” felsefesiyle tasarlanmış bu parça,
estetikle doğallığı bir arada sunuyor.
Ürün Özellikleri:
-Malzeme: El yapımı seramik tabak
üzerinde beyaz akrilik boya.
-Ağırlık: 750 ± 100 gram.
-Boyut: 25 cm çap, 7 cm yükseklik.
-Renk: beyaz akrilik boya.
-Kullanım Alanı: Salon, ofis, kitaplık veya
vitrin dekorasyonu için ideal.
Hikayesi:
Deniz kabuklarının yıllar süren birikimiyle oluşan eşsiz desenlerinden
ilham alınarak şekillendirilen bu tabak, kıyıya vuran her kabuğun anlattığı
hikâyeyi hatırlatır. Desen geçişleri ve yüzey dokusu, gün batımında ışıldayan
deniz kenarını çağrıştırır.
Bakım Talimatları:
Doğrudan suyla temas ettirmeyin. Sadece
dekoratif amaçlıdır, yiyecek servisi için önerilmez. Güneş ışığından uzak
tutulması uzun ömürlü kullanım sağlar. Nemli bir bez ile silinmesi yeterlidir.
Paketleme ve Kargo:
-Ambalaj: Çevre dostu, %80 geri
dönüştürülebilir ambalaj kullanıyoruz.
-Kargo: Siparişiniz 10-14 iş günü içinde kargoya
verilir.
-İade: 30 gün koşulsuz iade garantisi ile
güvenle alışveriş yapabilirsiniz.
İletişim:
Ellerim çamurla meşgulken mesajlarınıza
gecikmeli dönebilirim ama her zaman buradayım. Anlayışınız ve sabrınız için
teşekkür ederim.
Özel Siparişler:
Deniz temasına özel kişiselleştirilmiş
parçalar mı istiyorsunuz? Hayalinizdeki tasarım için bizimle iletişime geçin.
İsterseniz:
Bu doğal ve zarif “Deniz Kabuğu” efektli
tabağı hemen sepetinize ekleyin, doğayı evinize davet edin.
Kışın en soğuk günlerinden biriydi. Kar, köyün dar yollarını beyaz bir örtüyle kaplamış, rüzgar ise ince ince ıslık çalıyordu.
Fizikçi, matematikçi, kimyacı ve
jeologdan oluşan dört kişilik bir araştırma ekibi, bu ücra köye bilimsel bir
çalışma için gelmişti. Amaçları, bölgedeki doğal kaynakları ve iklim
koşullarını incelemekti. Ancak hava beklenmedik şekilde sertleşince, planlarını
bir kenara bırakıp kendilerine sığınacak bir yer aramaya karar verdiler. Köyün
ortasında, dumanı tüten bacasıyla dikkat çeken mütevazı bir ev buldular. Kapıyı
çaldılar ve içeriden gelen sıcak bir “Buyurun!” sesiyle rahat bir nefes
aldılar.
Eve
girdiklerinde, dört bilim insanı da aynı anda şaşkınlıkla duraksadı. Odanın
ortasında bir soba vardı, ama bu soba alışılmadık bir şekilde taşların üzerine
oturtulmuştu. Normalde yerde durması gereken bu demir yığını, birkaç büyük
taşla yükseltilmiş, adeta bir kaideye yerleştirilmiş gibiydi. Sobanın borusu
ise tavana doğru uzanıyor, ama sanki biraz kısa kalmış gibi görünüyordu. Dört
uzman, hemen kendi alanlarından yola çıkarak bu tuhaf durumu açıklamaya
koyuldu.
Matematikçi, elinde kalem kağıtla odanın ölçülerini hesaplamaya başladı.
“Bu kesinlikle odanın geometrik merkeziyle ilgili bir tasarım olmalı,” dedi kendinden emin bir şekilde. “Taşlar, sobayı tam merkeze yerleştirmek için bir yükseklik ayarı sağlıyor. Isı dağılımı simetrik hale geliyor.”
Fizikçi ise başını salladı ve itiraz etti:
“Hayır, bu konveksiyonla ilgili. Taşlar sobayı yükselterek havanın daha iyi dolaşmasını sağlıyor, böylece ısı odanın her köşesine eşit yayılıyor. Termodinamik bir optimizasyon bu.”
Kimyacı, burnunu sobaya yaklaştırıp kokladıktan sonra araya girdi: “Bence yanma süreciyle alakalı. Taşlar, sobanın altındaki hava akışını artırarak oksijen girişini iyileştiriyor. Bu da yakıtın daha verimli yanmasını sağlıyor.”
Jeolog ise taşlara dokunarak mırıldandı:
“Belki bu taşların ısıyı tutma kapasitesi yüksektir. Köylü, taşların jeolojik
özelliklerinden faydalanmak istemiş olabilir.”
Tartışmalar uzayıp giderken, kapı açıldı ve içeri köylü girdi. Elleri cebinde, yüzünde sakin bir gülümsemeyle bu dört bilgini izledi. Sonunda matematikçi dayanamayıp sordu: “Bey amca, bu sobayı neden taşların üstüne koydunuz?”
Köylü, bir an durdu, sobaya baktı ve sonra hafifçe kıkırdayarak cevap verdi:
“Boru yetmedi de
ondan.”